Üzerrihsen havasan.
Hazar derde devasan.
Bizim evde olasan.
Gelen gada belayı savasan.
Iğdır’daki toplumumuzda ve kültürümüzde büyük bir öneme sahip olan üzerlik; Iğdır’ımızda genellikle tütsü olarak kullanılır.
Üzerliğin tarihçesine kısa bir göz atacak olursak; dünyada Asya, Afrika, güney Avrupa ve Amerika’daki sıcak bölgelerde yetişen bu değerli bitki, ülkemizde de doğu ve orta Anadolu bölgelerimizin kırsal kesimlerinde yetişmektedir.
Hem çay olarak, hem tütsü olarak kullanılan bu değerli bitki antik Mısır mitolojisinde de kötü enerjileri dağıtmak için tütsü olarak kullanılmış ve faydalı olduğuna inanılmıştır.
Ayrıca günümüzde tütsünün dışında, alternatif tıpta da; nefes açıcı, idrar yolları enfeksiyonu, baş ağrısı, barsak itihab, bakteri ve …..depresyon gibi çok çeşitli hastalıklarda alternatif tedavi olarak kullanılıyor.
(Hem tohumları, hem çiçeğinden faydalanılır.
Hepinizin de bildiği gibi üzerliğin Iğdırımızda; tütsü olarak kullanılışı yüzyıllara dayanır.
Biz büyüklerimizden gördük, onlar da kendi büyüklerinden öğrenmiş ve sıklıkla kullanmışlar.
Bizim de çoğumuz bu geleneği devam ettirmekteyiz.
Ne yazık ki; bazı kişilerin nazarlarının( kötü enerjilerinin) geçtiğine inananılmış ve o insanlarla sokakta bile karşılaşan,
- Booo yolda o bednezere irasdadım, ossatçana başımnan ağrı gaxdı.
-Baxdavarın gözü ox kimindi da adamı yere devirer.
-Bed nezerden, uzax gaçağ deyirih; hara getsek, gabağımıza çıxır.
Bazı insanlarımızın da göz renklerine, yüzlerindeki bazı işaret veya
‘ ben- xal ’
dan dolayı adlarını “ Nezerkeş, nezerçi “ diye damgalamışlar.
Bu insanlarla karşılaşıldığında; kendilerini eve zor atar;
- Ay Bala oradan üzerriyi geti birez yandırax! Yolda o bednezere irasdadım, göxü ilan kimi adamı sancır.
- Onu ne vaxt görsem, işim düz getmir.
(Mallesef bu yanlış ön yargı çoğu kişide vardı, hala da devam ettiğine de inanmıyorum)
Hemen ateş yakılır, bir tutam üzerlik alınarak;
Üzerrih dene dene,
Oxuyur herce dene.
Gohum ola, yad ola,
Gözü bu odda yana.
Denir ve üç defa o kişi veya kişilerin başına;
“ Ganga gavış, gada savış” diyerek dolandırılır ve üzerlik yanan ateşin üzerine atılır.
Yanan üzerliğin dumanı eve dağılırken, ayrıca duman solunarak yada üzerinden geçilerek nazardan koruduğuna inanılır.
(Ayrıca ahırdaki hayvanlarının da daha verimli olması, kem gözlerden korunması için, üzerlik yakılır, tütsüsü ahırda dolaştırılır.)
Zeynep hala başında çarşaf elinde bir deste üzerlik hızlı adımlarla yürüyor.
Yolda karşılaştığı komşusu Gızbes;
- Ay Zeynap xala elinde üzerrih bele, tez tez hara gedirsen?
- Yasemen gile gedirem. Sabahnan Eli geldi, deyir “ Gede sabbaha geder çıttıyıp” gedim görüm neyniyecem?
- Yazzıx balam lelğ oldu da.
- Uşağdı ağlıya ağlıya yekelecek, beke sancısı varr?
- Yooox gedede nezer var; deyir “ Uğunur, gömgöy olur.”
- Üzerriyi apar, yandır göreğ, inşallah körpe yaxcı olar, Allah pis göze nehlet elesin.
- Men yubanmıyım, görüşerih.
( Yubanma: gecikme)
Zeynep xala, kızı Yaseminin evine vardığında, torununun ağlamasını dışarıdan duyar ve heyecanla bahçeye girer.
- Ay balaaa; anan ölsün körpe, özü de leliğ oldu, seninde leliğ eledi.
- Anaaa, yaxçı eledin geldin, axşamnandı bele çıttıyır.
- Bu eve gene kim gelmişti? Değirem, evden üzertiği eskiğ eleme da.
- Göm göy olur, baxdırdım; duva da aldım xeyiri olmadı.
O arada Yaseminin kaynanası Sura xala da kapıdan içeriye girer.
- Ay balam, bu gede niye bele çığırır? Sesi küçeden eşidilir.
- Axşamnandı bele çıttıyır, kiridemmirih.
( Kiritmek: susturmak)
- Birez od yandır, görüm hele!
- Anam da gelip eşihte od hazırlıyır, üzerrih yandıracağ.
- Gedeni ver meye! Birez soğan gabuğu, bir çimdih de duz geti, üzerriğin üstüne atağ.
( Soğan kabuğuyla, tuzun eklenmesiyle, üzerliyin nazara karşı daha etkili olacağı düşünülüyor)
Zeynep xala da elindeki ateş küreğiyle köz getirir.
- Zehra can xoş gelipsen, gel göreğ bu gede niye bele eliyir.
( Gede : Erkek çocuk)
Arası bebeği annesinin kucağına veren neneler; soğan kabuğu ve tuzu da üzerliye katarak;
ellerindeki karışımı Aras bebeğin üzerinde halka çizecek şekilde çevirerek dolaştırır, başlarlar okumaya.
Çıxdım Sübhan dağına,
Dedim ya Eli !
Dedi nedi, beçara!
Dedim, derdime çara !
Dedi; üzerriği at oda, olsun derdiye çara!
“Ganga gavuş, gada savuş”
Üzerlik yaktıktan sonra Aras bebeği battaniyeye koyup iki tarafından tutarak sallamaya başlarlar.
Tam uyudu diye sevinirken Aras tekrar bağırmaya başlar, çünkü duman iyice rahatsız etmiştir.
O anda kapıdan içeri giren dede de telaşlanmaya başlar;
- Ne gayırırsıyız? Öz başıyıza tuxdurluğ ( doktorluk) eliyirsiyiizz?
- Bee, dünen gözü çığmış ……… gelip, gedeği nezerledi, körpe çıttıyır.
- Gızım sen bu iki anaya baxma, Arası hazırla tuxdura aparağ, üzerlihnen olacağ iş deyil.
- Tuxdur neyniyecek, nezerdi da, yoxsa bele güyerer mi?
Dede, nenelere kulak asmaz, Yaseminle beraber, Aras bebeği doktora götürürler.
Böylece dede bir felaketin önüne geçmiş olur.
Çünkü Aras bebeğin morarması nazardan değil, kalbinde bulunan bir problemden kaynaklanmaktadır.
Maalesef nazar sanılan bu şekildeki morarmalar sonucu, çok bebek hayatını kaybediyordu.
Şimdi de bir düğün evindeyiz.
Büyük bir neşe içinde, gelini almalar eve getiriyorlar.
Önce kapıda kurbanı kesiliyor.
Gelin ve damat içeriye alındıktan sonra; gelin xoş geldin xoş geldin karşılaması yapılıyor, ardından yemekler ikram ediliyor.
Damadın ‘bibisi- halası’ ocaklardan alıp ateş küreğine koyduğu ateş parçaları elinde içeriye girer,
- Çekilin çekilin gabaxça üzerriğimizi yandırağın.
Başlar söylemeğe;
Üzerriğim çıtdasın,
Yanan gözler partdasın.
Gadam balam tökülsün.
Balalarım üstünnen atlasın.
Üzerrih dene dene,
Oxuyur hercedene.
Gohum ola,yad ola.
Gözü bu odda yana.
Orada bulunanların da aralarında dolaştırılarak, kimsenin alınmasına meydan vermediklerini düşünseler de alınan çok olurdu.
- Biy aybalam, görenehdiler ha, ele bil ki heç gelinnen, bey görmemişik.
- Be men de huyuxdum, hammısı özleriydi, eşihden giden ele biz varıydığ.
(Huyuxmağ: Kendinden şüphelenmek)
( Eşihden: dışarıdan, aileden olmayan)
Bu tür diyaloglar, hep olurdu.
Üzerlik muhabbetleri bazan istemeden kırıcı boyutta da olabiliyordu.
Aynı düğünlerde olduğu gibi;
nişan, nikah,çocukların sünnet törenleri, bebek görmeleri….
Başarı kutlamaları, yeni ev, eşya alımında… genellikle kötü gözlerden korusun diye üzerlih yakılırdı.
Ayrıca; başın mı ağrıdı,
- Üzerlih yandır!
Üzerine ağırlık mı çöktü,
- Nezer değip, üzerlih yandır!
Elinden bir şey mi düştü kırıldı,
- Nezer çıxdı, geti birez üzerlih yandır!
Gezmekten, düğünden mi, gelindi ?
- Az galdılar gözderiynen yiyeler, geti üzerrih yandır!
Duamı yazdırdın ?
- Üzerrihnen yandır!
Eve misafir mi geldi, gittikten sonra,
- Geti üzerlih yandır, uşağı sevdi, üreğinnen bar gelmedi, maşallah diye.
Hele o gün bir aksilik olduysa;
- Men bilirdim da, bunnar ne vax gelseler; bir şey olur, gelme de diyebilmirsen, barı cır cındasınnan birez gopardaydıgız, üzerrihnen yandırardıx.
Bu ve buna benzer konuşmalar, Iğdırda hemen hemen her evde, her mahallede konuşulan üzerlih muhabbetlerindendi.
Bir de eve gelen kişinin ( Nazarının geçeceğine inanmışlarsa) kıyafetinden veya ayakkabısının içinden bir parça almaya çalışırlardı.
- Ay gızlar, biz söhbet eliyende …….. paltarınnan bir ip de olsa gopardın, üzerrihnen yandırağ.
- Niiye?
- Az danış, ne deyirsem ona bax! Mağıl eleyin görmesin ha, elinnen kurtulmanığ .
Eğer bu şekilde alamazlarsa, nazırına inandıkları insanın bir bahaneyle evine gidip, giysilerinden küçük bir parça alırlardı.
Bu parçayı üzerlikle yakıp, tütsüne durulduğunda, bütün kötü enerjinin( nazarın) zararını görmeyeceklerine inanılırdı.
Burada amaç kimseyi rencide etmek, yada kötü olduğuna inanmak değil.
Bu şekilde sevdiklerini ‘bednezer’ yani kötü enerji saçan kişi veya kişilerden korumaktı.
Üzerlik yakmak, her zaman kültürümüzdeki önemini
korumuştur ve korumaktadır.
Hepimiz zaman zaman evimizde üzerlik yakmaktayız( Biz gurbettekiler, Iğdır’a gittiğimizde, üzerlik alıp götürmeyi de ihmal etmiyoruz.)
Ayrıca iplere dizilip, araya rengarenk bez parçaları ve nazar boncukları geçirilen, yukarısı üçgen şeklinde olan üzerlikler, evlerimizde, yada teras veya balkonlarımızda aksesuar olarak da yerini muhafaza etmektedir.
Can dostlar; sofralarınız hayırlara, kapılarınız mutluluklara açılsın.
Evlerinizin bereketi, yuvalarınızın huzuru daim, sağlıklarınız yerinde, muhabbetleriniz bol olsun.
Yürek dolusu saygı ve sevgilerimle