İsmini; Roma imparatoru Oktavius'un unvanı “Agusta” dan alan Ağustos ayı, Türk’ün zaferler ayı olarak anılır.
Latincede ''muhteşem'' anlamına gelen Avgust ayı, Latinler için ne kadar muhteşem geçmiştir bilemeyiz ama Türk milleti için gerçekten muhteşem geçtiği ve milletimizin bu ayda önemli başarılar elde ettiği zaferlerle dolu olduğu kesindir. Türk tarihine şöyle bir göz attığımızda;
9 Ağustos 1386: Birinci Kosova Zaferi,
11 Ağustos 1473: Otlukbeli Zaferi,
16 Ağustos 1501: Mora’nın Fethi,
19 Ağustos 1645: Girit’in Fethi,
21 Ağustos 1915: Anafartalar Zaferi,
23 Ağustos 1514: Çaldıran Zaferi,
24 Ağustos 1516: Mercidabık Zaferi,
26 Ağustos 1071: Malazgirt Zaferi,
29 Ağustos 1526: Mohaç Zaferi ve
30 Ağustos 1922: Başkomutanlık (Dumlupınar) Meydan Muharebesi, kazanılan zaferlerimizin bir kısmıdır. Bu arada 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi de unutmamak zorundayız.
Bilinen tarihi süreç içerisinde Türk Milleti 128 devlet kurmuştur. Bunlardan 16’sı imparatorluk düzeyindedir. Tarihte kurulan ilk Türk devletinden başlayarak, bu gün içinde yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşuna kadar geçen tarihi süreç içinde, pek çok olaylar, zaferler yaşanmıştır. Ancak kan dökerek kazanılan bunca zaferlerden sonra elde edilen yurtlardan bugün elde ne kaldığı düşünülürse, 26 Ağustos 1071 Malazgirt zaferinin değeri daha iyi anlaşılır.
Dünya haritasına baktığımızda; bütün yarımadaların Kuzey’den Güneye uzandığını görürüz. Tek istisna Anadolu yarımadası, doğudan batıya uzanmaktadır. Anadolu yarımadasının bu coğrafi durumu ona jeo-stratejik ve jeo-politik acıdan önemli bir konum kazandırmaktadır.
Tarih boyunca milletlerin hayatında birçok olaylar yaşanmıştır. Bu olayların arasında tarihin gidişini ve millet hayatını etkileyen ve ona yön verenleri de vardır. Bunlardan biri Büyük Selçuklu devletinin kuruluşudur ki; Anavatandan Orta Asya’dan binlerce kilometre uzakta yeni bir Türk vatanının meydana getirilmesidir.
Halan üzerinde yaşadığımız ve ebediyete kadar da yaşayacağımız Anadolu yarımadası, Selçuklu Türkleri tarafından son defa kesin olarak Türk vatanı haline getirilmesi çok mutlu önemli bir olaydır. Daha doğrusu olaylar silsilelerinin pek mutlu bir sonucudur.
26 Ağustos 1071 tarihinde 951’inci yıldönümünü milletçe kutladığımız Malazgirt Zaferi, Anadolu’nun fethini ve Türk vatanı haline gelmesini hazırlayan olayların en önemlerinden biridir. Bir diğeri ise, 1064 yılında Selçuklu Türklerinin Aras Nehrini geçip, Ağrı Dağı eteğinde Sürmeli Çukurunun (Iğdır-Tuzluca-Aralık) fethi ile Arpaçay’ın sağında yer alan ünlü ören yeri Ani ve Kars ilinin fethidir, 957. yıldönümünü kutlamaya hazırlanıyoruz.
Günümüzden 957 yıl önce 16 Ağustos 1064’de Selçuklu hükümdarı Sultan Alpaslan komutasındaki Türk ordusu, o dönem Bizanslıların Anadolu’daki en güçlü kent ve askeri garnizon merkezi olan Ani ve Kars’ı fethetmesiyle Selçuklu Türklerinin Anadolu’ya yerleşmesi gerçekleştirilmesini sağlayacak ve Anadolu’da yeni Türk vatanının temeli için atılan ilk adım olmuştur.
Tarihi süreç içinde Şanlı ecdadımızın kan ve can bedeli ödeyerek kazandıkları bu zaferlerin hepsi hiç şüphesiz başlı başına birer destan ve gurur kaynağımızdır. Ancak bu zaferlerin içinde en önemli ve anlamlısı hiç bir şüphe yok ki 26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferidir. Sultan Alparslan komutasındaki Türk ordusu, daha önceki yüzyıllarda defalarca geldiğimiz Anadolu topraklarına tekrar gelerek Bizans ordusuna karşı kazandığı "Malazgirt Zaferiyle Anadolu kapısını, Türk milletine kapanmamak üzere son kez açmıştır.
Malazgirt’te sözün değil, tarihin konuştuğu şanlı bir destanla, Anadolu'nun anahtarını aziz Türk milletine teslim edenlerden Allah razı olsun.
Selçuklu Türklerinin vatan yaptığı Anadolu coğrafyasında, daha sonra kurulan ve dil, ırk, din ve mezhep farkı gözetmeksizin 5 kıtada hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı sırasında zorunlu olarak imzalanan Mondros Mütarekesi sonucu yıkıldı. Gazi Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Türk milleti Malazgirt Zaferi’nden 851 yıl sonra Türk Milletini Anadolu topraklarından atmak isteyen batılı emperyalist güçlere karşı verdiği kurtuluş mücadelesi; 30 Ağustos 1922’de Başkumandanlık (Dumlupınar) Meydan Muharebesi ile kazandığı zaferle noktalandı. Anadolu Yarımadası ebedi Türk yurdu, Vatanı olduğu mührü, yeniden vurmuş oldu.
Vatan; sadece devletin sınırlandırdığı, ordunun hâkim olduğu topraklar da değildir. “Toprakları toprak yapan üstündeki kandır. Toprak, üstünde dökülen kan varsa vatandır” özdeyişinde, asil olan vatan değil, millettir.
Millet; tarihleri, dilleri, dinleri ırkları bir olan insanların tarihi topluluğudur. Bizler Anadolu coğrafyasını “vatan” yapabilmek için çok ağır bedeller ödemiş bir milletin evlatlarıyız. Üzerine bastığımız her karış Anadolu toprağının altında yatan binlerce kefensiz yatan şehidimizin kanı ve canı vardır. 1071'de son kez girdiğimiz Anadolu coğrafyasından bizi atmak isteyen Batılı devletlerin, 1096 yılında başlattıkları "Haçlı Seferleri" günümüzde değişik isimler altında devam ettirdikleri unutulmamalıdır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi; “Bu vatan tarihte Türk’tü, bugün de Türk’tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır. Ne mutlu Türk’üm diyene…”