Tanrı düşüncesine dayalı toplumsal bir kurumdur. Din kelimesi; inanç itaat, gidilecek yol, anlamında Arapça bir kelimedir. Allah’ın Vahiy önceki vahiy kitaplarla başlanıp son kitap olan Kur’an ile tamamladığı bildirilen İmanın şartları olan 5 Gayb (bilinmeyen); Allah’ın tek olduğuna, Ahirete, Meleklere, Vahy kitaplarına ve Peygamberlerin ilahi görevliler olduğuna…) her biri birer farz ibadet demek olan kesin hükümlerin ve kuralların toplamı demektir. Allah, insanlar tarafından uyulması gereken ve elçileri peygamberlere iman etmektir. İmanın bu 5 şartı Bakara 177,285 ve Nisa 136 ayetleri)
Allah’ın tek dini vardır, o da İslam’dır. Kur’an da bu dine çağrı İslam’ın anayasasıdır.
Kur’an, bir meslek kitabı değil, kolaylaştırılmış ve her seviyedeki insanın anlayabileceği son ilahi ders kitabıdır.” (Müddesir- 6, Kamer-17, İbrahim- 52)
Ancak, İslam dini ve anayasası “Kur’an’da ve İslam dininde olmayan, zaman içinde bilinçli veya bilinçsiz olarak sokulup, din gibi gösterilen olayları, uydurma söylemleri hurafeleri hala İslam dinden sayacak mıyız?
Bütün dinlerin temelinde insan var. İnsanın olmadığı yerde din olur mu? Şu anda dünyada hiçbir İslam ülkesinde gerçek Kuran-ı Kerim’le gelen İslam dini yaşanmıyor. Geleneksel kültürlerinde içine karıştığı İslamiyet, Müslümanlık yaşanıyor.
Günümüzde İslam dinine sokulmuş ve kalıplaşarak din zannedilen o kadar çok uygulamalar var ki, bunları yazmaya sayfalar yetmez…
Hak olan tektir. Allah haktır ve tektir, bir benzeri yoktur. Tevrat, Zebur, İncil Kuran’ı Kerim tektir.
Birden fazla Kuran’ımız mı var?..
Birden fazla İslam dini mi var?..
İslam dini tektir, öğretisi de uygulaması da aynı olması gerekmez mi?
Genelde şu ifadeyi sizde duymuşsunuzdur: “4 mezhep haktır.” Bir Müslüman bu mezheplerden birine uymak zorundadır deniliyor. Öğretisi de uygulaması da bu itikadı mezheplere göre yapılıyor.
İtikadı İslam mezheplerinin ortaya çıkışının başlangıcı; İlk dönemlerde Hz. Ali ile Muaviye arasında çıkan Sıffın Savaşı; İslam toplumundaki “Sünnilik”, “Şiîlik” ve “Haricilik” şeklinde ilk mezhepsel ayrışmayı beraberinde getirmiştir.
Erken İslami öğreti dönemlerde değişik İslam şehirlerinde, bu şehirlerin adıyla anılan fıkıh okulları bulunmaktaydı. Şam (Evzâ'i), Kûfe, Basra, Medine okulları bunlardan bazılarıdır. Daha sonra Irak’taki Kufe Okulu “Hanefi”, Medine okulu ise “Maliki” mezhepleri olarak pekişmiştir. Şafi, Hambeli, Zahiri ve Ceriri mezhepleri daha sonra ortaya çıkmışlardır. Daha sonraki tarihi süreçte de “İnanç” etrafında yapılan tartışmalarla inanç eksenli itikadı mezhepleri de ortaya çıkmıştır.
Günümüzde Sünniler; inanç açısından “Maturidilik ve Eşarilik” fıkhı açıdan da “Hanefi, Şafi, Maliki ve Hambeli mezheplerine bağlıdırlar. Bu dört mezhepten ilki olan Hanefi Mezhebi, itikad olarak “Maturidiliğe”, diğer üç mezhep ise “Eşariliğe” bağlıdırlar.
Bu mezhepler dışında, Sünnilikte olan icma-i ümmete, kıyasa ve re'ye başvurulmasını kabul etmeyen, her sorunun çözümünü yalnızca; Kur'an'da, sünnette, sahabe ve tabiunun görüş ve uygulamalarında arayan bir grup daha vardır. Bunlar; Selefiyle veya Selefiyyun (geçmişe bağlılar) olarak anılır. Bu düşünceye bağlı olanlar ortaya çıkan yeni sorunlara çözüm bulmakta yetersiz kaldıkları için fazla yandaş kazanamamışlardır. Hanbelî mezhebi, Selefiyye anlayışına en yakın Sünni mezhep olarak tanınır.
Şiilerin günümüzde bağlı olduğu en büyük fırka ise İmameye (Caferi’ye) dir. Bunun dışında sayıları az olmakla birlikte Zeydi’ye ve İsmailliye inanç fırkaları da günümüze ulaşmıştır.
İslam öğretisi içinde olan ve çok uzun yıllardan beri en çok tartışılan Şiilik değil, taraftar demek olan “Şialık/Caferilik öğretisini yok mu sayacağız?
İslam âleminde “Şiilik ve Sünnilik” diye yapılan mezhepsel ayrımlar nedeniyle dökülen kanların haddi hesabı yoktur. Dökülen bu kanlardan haberdar misiniz? Dökülen bunca kanlar yetmedi mi?
İmamiye/Caferi’ye İslami öğretisinin içinde olup “Alevilik” diye bilinen İslam dini ile karışık Anadolu Türk kültüründen haberdar mısınız?
Hace Bektaş Veli’yi, Ahi-Evreni, Yunus Emre’yi, Emir Sultanı, Hace Bayram Veli’yi Mevlana’yı, daha ismini burada sayamayacağım pek çok düşünce ve tasavvuf ehlini ve mensuplarını hangi mezhep ve tarikatın mensubu sayıp, gerçek İslam öğretisi içinde nereye koyacağız?
Bursa’da bulunan Emir Sultan hazretlerinin mezarın bulunduğu Emir Sultan Camii avlusundaki mezarının kitabesinde ne yazdığını okuyup bilen var mı?
Bu muhterem zatın soyağacı 7 nesil sonra Peygamberimiz Hz. Muhammet (S.A.S.) ulaştığından haberdarlar mı?
1989 Ekim ayından buyana Bursa’da yaşıyorum. Bu zati muhterem Emir Sultan Hazretlerinin hangi mezhebe ve hangi tarikata mensup olduğunu ne duydum, ne de okudum. Herkes, her kesim tarafından saygı duyuluyor.
Eski Kültür Bakanlarımızdan Namık Kemal Zeybek Bursa’da Tayyare Kültür Merkezinde (TKM) verdiği konferansında, Hz. Muhammet Peygamberimizin Türk kökenli olduğunu söylediğinde, homurdanmalar duyulmuştu.
-Peygamber efendimizin, “Ben Arap’ım, ama Arap benden değil” sözü ile ne demek istemiştir????
Okuduğum bildiğim kadarıyla; Peygamber efendimiz buğday tenli imiş. Yanı Araplar gibi esmer değilmiş. Üstelik Hz İbrahim soyundan olan peygamber efendimizin ataları Anadolu’dan (Urfa çevresinden) Arabistan’a göç ederek yerleşmiştir. Araplar, peygamber efendimizin atalarını kendilerinden saymamakta ve onları ve başkalarını “Mevali” diye adlandırmışlardır.
Mevali: İslam tarihinde, cahiliye devrinde toplumdaki kişilerden birinin ya da çoğunluğunun isteğiyle kabileye katılan insanlara/kölelere verilen sıfattır. Mevali terimi, özellikle Emeviler döneminde kullanılmıştır. Bu dönemde Mevali, Arap olmayan Müslümanları ifade eden ırkçı bir terim olarak yer almıştır. İmam Azam Ebu Hanife de Mevali olarak anılmıştır.