Yeni dünya düzeni projesi tıkır tıkır işleye dursun… Ki öyle…
Bu oluşum, masum cinsel tercih olarak sunulup kimlik kargaşası yaşayan toplumlarda, toplumların paradoksal eksende sabitleştirilerek var olan değer yapılarına emperyalist güçlerin maneviyatına vurulmak istenen küresel darbedir.
Bu yüzyıllar sonrası karma, ne olduğu belirsiz milletlerden oluşan toplumların (ABD) üzerinde motiflenmiş çok renkli bir kimlik halini almaya hesaplanmış ve kısmen başarılı da olunmuş bu başarı kadim devletlerin iç çekirdeğini bozmak için cesur bir hareket malzemesi haline getirilmiştir.
Bir deneyim gerçekleştirmek isteyen finans şirketleri bir fonlama yapacaksa bu deneyi önce bulundukları toprak üzerinde dener, başarı oranına göre diğer ülke yapılarına uyum sağlattırılarak işlenir ve normalleştirilir.
Aile kavramının zayıf olduğu birey ve gruplar ilk hedef kitlesi ve artık işlenmiş bir kobaydır.
Başarı vardır. Deneyimleme devam ettikçe başarı artar. Her toplum değeri minimum seviyeye indirilir. Çünkü tablo tamamlandığında resim bir bütün olarak değerlendirilecektir.
Bu Türkler için yıllar öncesine dayanan bir sistem olduğu öncelikle TV ekranlarında çocuk karakterleri üzerinde ve Dallas, pembe diziler devamı her gün artan asimilasyon ve zihin bunalımı, ergenlik, çocukluk travmaları, aile içi şiddet, cinsel sapma ve sübliminal mesaj yoğunluğunda temelleri atılan uzunca bir zamana iliştirilen ve tablo tamamlandığında çöken sistemin ayak sesleridir. Yıllardır ülkemize sokulan süt tozları, fast-foot ürünleri ve yardım adı altındaki yiyecek ve içecekler gençlerimizin yapısını esir ederken izledik sadece. Onlar zehirledikçe biz o yiyeceklerin reklamını yaptık şuursuzca. Bizler özümüz öz köklerimiz ve töremizden uzaklaştıkça veya uzaklaştırıldıkça bu sistemin parçalarına nesilleri kurban verir hale geldik. Savaşla yenilemeyen devletlerimizin çekirdeğini bozma girişimleri düşman için, hayal olmaktan çıktı.
Bizler uyursak nesiller, aileler gider. Aileler giderse devlet gider. Bırakalım iyi niyetli romantizm düşüncelerini, bu bizlerin sonunu getirir. İnsan yaşarsa devlet yaşar bu bir kuraldır.
Mahremiyet ve masumiyet aslında birbirini destekler. Bir şeyler ulu orta yerde sergileniyorsa, o işte bir gariplik vardır...
İnsanlar özelini kendi içlerinde yaşarlar, bu aileyi de dışarıdaki tehlikelere karşı korur. Aile sırrı, devlet sırrı, özel hayat, kişisel tercih...
Birey tercihlerini sergiliyorsa, ticari menfaatlere ve içinde farklı ideolojilerden oluşacak gruplara da açıktır demektir.
LGBT bir tercih değildir. Bu bir oluşum, menfaat, hedeflenen milletlere zarar verme stratejisidir.
Herkes kendi tercihini yaşasın buna itiraz yok. Bu kurumsal hale geldiği zaman milletlere ve devletlere tehdit niteliği taşır.
“Allah onu çift cinsiyetli yarattı”
Söylemleriyle veya cinsel tercih gibi alakasız kavramlarla LGBT masumlaştırılamaz.
İçimizden bu yollarla bizi kemirmeye çalışan sürüngenler acilen irdelenip temizlenmeli, gereken yaptırımlar en ağır şekilde oluşturulmalıdır.
Devlet elden gitmeden, aileler yıkılmadan tedbirler alınmalıdır.
Özellikle kırsal kesimlerde LGBT oluşumlarının artışı da önemli bir husustur. Diyarbakır gibi, Antep gibi bölgelerde projelerle sapkın dernekler oluşturuluyorsa, bunun önüne geçilmeli.
Biz töremize uygun yaşamalı ve yaşatmalıyız nesillerimizi.