1917 yılında Çarlık Rusya'da Bolşevik ihtilali oldu. Ruslar ellerinde bulunan tüm silahları Taşnak çetelerine bırakıp tüm asker ve memurlarını çekti. 89 yıl Rus işgal yönetiminde kalan Azeri Türklerine Ruslar Tatar diyordu.Memuriyet ve askere alınmıyorlardı. Eğitim yok gibiydi.Vergiler salma olarak alınıyor çok ağırdı.Hukukta eşitlik yoktu. Resmi dil Rusça olup, eğitim büyük merkezlerde Rusçaydı. Kaçardoğanşalı köyü insanları 89 yıl içerisinde askere alınmadıkları için askeri usul ve esasları bilmiyorlardı. Ruslar düzenli nüfus sayımı yapıyorlardı. Ancak Ruslar sadece erkek nüfusu sayıyor kadın nüfusu saymıyorlardı.
1915 Rus nüfus sayımında Kaçardoğanşalı köyünde 1.173 erkek nüfusu vardı. Bir o kadar da kadın nüfusu olduğunu hesaba katarsak köyde 2.346 Azeri Türkü yaşıyordu.1918-1920 yılları büyük emperyal güçlerin gözü önünde Tanak çeteleri Müslüman ve Türk katliamı yapıyordu. Kimse olaya müdahale etmiyordu. Anadolu'dan kaçan Taşnak ve Hınçak Ermeni insan kasabı çeteler bölgede terör estiriyordu.
Kaçar köyü insanının bir kısmı elindeki kıt imkanlarla Cennetebat köyü yolu üzerinde Dübürabat denilen mevkide Ermeni çeteleri ile çatışıp oraya yerleşip mevzi yapmıştı. Iğdır bölgesinde kurulan Iğdır Milli Cumhuriyetinde Süleyman oğlu Abbas İaşe Bakanı ve milis gücü olarak katılmış, Kara Bıyık lakaplı kardeşini şehit vermişti. Kani Dücü'nün şimdiki kahvesinin olduğu yerde toplanan diğer köylüler Güney Azerbaycan'a Kerimbeyli köyü üzerinden göçe karar verdiler. “Kaça Kaç'' dediğimiz '' Gırgın'' yıllar bölge insanı üzerinde unutulması mümkün olmayan yaralar açtı. 1918-1920 yıllarında köyün diğer kalan sakinleri Güney Azerbaycan (İran) gittiler.
İran Güney Azerbaycan bölgesine giden halkı, açlık, yoksulluk, hastalık, eşkiya ve Taşnak Ermeni çeteleri bekliyordu. Bu zorlu yola çıkan insanlarımızın çoğu bir daha köylerine dönemediler. Güney Azerbaycan'da her şey güllük gülüstanlık değildi.Bir sürü sıkıntı vardı. 14 Kasım 1920 yılında Türk ordusu Iğdır'a girdi. Bölgede bulunan Ermeni,Ezidi halk, Taşnak ve Hınçak çeteleri Arasın o tayına Ermenistan tarafına geçtiler. 3 Aralık 1920 yılında Ermenilerle Gümrü Antlaşması imzalanıp sınırlar çizildi. Kaçardoğanşalı köyü Türkiye sınırları içinde kaldı. Böylece 1828-1920 yılları arasında 92 yıllık esaret bitmiş oldu. İravan Türk Hanlığına bağlı bir Sancak merkezi olan Iğdır (Sürmeli) çukuru Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına dahil olup; Doğubeyazıt Vilayetine bağlandı.
Ermenistan ve Aras nehrine sıfır noktada bulunan Kaçardoğanşalı köyü, İravan Iğdır kara yolunun geçtiği güzergahın üzerindedir. Alcan Malkara köprüsü Kaçardoğanşalı köyü sınırlarının içindeki batıdan geçmektedir. Geniş bir tarım ovası üzerinde bulunan, İravan'a çok yakın ve sınır,İravan-Iğdır karayolu üzerinde Alican sınır kapısı ile komşu durumdadır. Askeri ve stratejik konumu sebebiyle Taşnak çetelerinin en çok zulüm ettiği bir vatan toprağıdır.
Milli sınırlar belirlenip Ermeni güçleri bölgeyi terk edince, Köye dönüşler başladı. 1920 yılından sonra Güney Azerbaycan bölgesine gidenlerden hayatta olanlar yavaş yavaş bölgeye dönmeye başladılar. Dönebilenler ellerinde ve avuçlarında bulunan her şeylerini kayıp etmişlerdi. Bütün mal varlıkları yağma edilmişti. Hayvanlarını, sapan, çift, çubuk, altın, araba, buğday, tohum o zamanlarda önemli olan her şeyleri yoktu artık.Arklar işlenmediğinden sulama yapılamıyordu. Evler, ambarlar, peye, kom, eyvan ,hasar ve duvar namına bir şey kalmamıştı. Her taraf ot yılan çayan yeri olmuştu. Köpekler, kediler vahşileşmişti. Her şeye sıfırdan başladılar. Devletin yardım yapabilecek imkanları yoktu. Ancak giderken gömüp sakladıklarından geriye kalanlarla işe başladılar.
92 yıllık tüm nüfus kayıtları kayıp olmuştu. Her şeye sıfırdan başladılar. Devlet askere alımlara başladılar. Nüfus kayıtları olmadığı için jandarmalar bağ, bahçe, tarla, kire ve yaylada bulduklarını hemen askere sevk etti. Askere gidenlerden alınamayan haber yüzünden köyümüzde de büyük aile dramları yaşandı. Tarımda çalışacak sağlıklı ve genç insanların uzun süre askere alınması büyük sıkıntılara sebep oldu.
Kaça Kaçla gidenlerin çoğu dönemedi. Aileler parçalandı. Sınırların kapanması ilişkileri kesti. Tırpan çeken, bağ bağlayan, su sulayan, kağ, çeney eleyen anneler babaların gözleri kayıp ettikleri yakınlarını hep aradı.İtkin (Kayıp) çok kötüydü. Anne evladından, kadın kocasından, baba oğlundan koptu.Parçalanmış ailelerin dramı,ağıtı yürekleri yaktı. Bu olay bölge insanı için unutulmayacak tarihi bir milat ve dramın başlangıcı oldu. Anne ve babaların göz yaşları dinmedi. Arasın o tayı bu tayı yaşanmış o korkunç hikayelerin kaynağı oldu.
Genç Türkiye Cumhuriyeti bir yandan yeni İnkılaplar yaparken bir yandan da milli mücadelenin yaralarını sarmaya başlıyordu. 1939 yılına kadar Alican sınır kapısı açık kaldı karşılıklı ticaret yapıldı. 1939-1945 2 dünya savaşının o korkunç yılları bölgeyi de etkiledi. Türkiye savaşa girmedi ancak Alican köprüsü yıkılıp kapı kapatıldı Sovyet tehdidine karşı. 17 milyon nüfusun 4,5 milyon genç erkek nüfusu askere alındı. Bu üretimi yarı yarıya düşürdü. O zor yıllar başladı. Yol vergisi, varlık vergisi,tarım ve hayvancılık vergileri arttı. Karneli yıllar başladı.Bu durumdan ülke olduğu gibi köyümüzde sıkıntı çekti. Köyün nüfusu savaş, salgın, açlık, yokluk ve Ermeni zulümü ile 1915 nüfus sayımından 25 yıl sonra 2346 dan 751' e düştü.
89 yıllık Rus işgali sırasında köyde eğitim yoktu. 1920 yılından sonra Büyük Önder Atatürk'ün büyük eğitim hamleleri ile köyde okuma yazma seferberliği başladı. Durumu iyi olan aile çocukları köyümüze komşu Taşburun nahiyesine okumaya gittiler. Durumu iyi olmayan aile çocukları ise köyümüzde bulunan iki camide eğitmenler tarafından eğitim verilmeye başladı. 1935 yılında köyümüzde ilkokul açıldı. 85 yıldır köyümüzde okul var. 1976 yılında Ortaokul açıldı. 1996 yılında okullar birleştirilerek ilköğretime döndü.
1956 yıllarında Iğdır bölgesinde Kanal ve dranaj çalışmaları yapıldı. En hızlı gelişme 1960 yıllarından sonra oldu.İlk olarak yurt dışı Belçika açıldı. Köyümüzden bir çok insan Belçika'da madende çalışmaya başladı. Çoğu döndüler. Sonra kanallar açılıp sulama yapılmaya başladı. Ancak bizim köy en aşağıda olduğu için çok su sıkıntıları yaşadı. Bu olay iç ve dış göçü tetikledi. Köyden Avrupa ülkelerine başta Almanya, Hollanda, Avusturya, Belçika ve Fransa'ya işçi göçü oldu. Büyük şehirlere İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Iğdır illerine göç başladı. “Alamancı'' furyası aldı başını gitti.
1960-1970 yılları arasında tarımda makineleşme arttı. İlkokuldan sonra çocuklar Iğdır ilçesine gidip ortaokul ve Lise okumaya başladılar. Köye elektirik geldi. Kanal ve dranajlar, yollar yapıldı. Köy yolu istikameti değişti. Köyde sinama açıldı. Değirmen kuruldu. Kaynak atoliyeleri, kahve ve dükkan sayısı arttı.Köyün nüfusu göçe rağmen 35 yıl sonra 1860 oldu. 35 yılda 1.109 kişi artmış oldu. Bu rakam Türkiye Cumhuriyeti tarihinde tektir. Bir daha da o rakama ulaşamadı. Köy göçle sürekli kan kayıp etti.
Köyde 4 mahalle bulunmaktadır. Bunlardan birisi olan Bığlı Mehmetli mahallesinde yaptığım bir araştırmaya göre 220 aile Yurt dışında 240 aile büyük şehirlere göç etmiştir. En çok ta büyük şehirlerden göç İstanbul iline olmuş. İstanbul Bağcılar ilçesi. 42 ailede köyde kendi mahallesinde kalmış. Toplam 502 aile eder. Bir aileyi 4 ile çarparsak 2008 kişi eder. Bunu 4 mahalleye oranlarsak 8.032 nüfus eder. Eğer köyümüz insanı göç etmeseydi şimdi 8.032 olacaktı.
Acıların en katmerlisini yaşayan Kaçardoğanşalı köyü 100 yıl içinde bir büyük iç savaş ve zulüm yaşamış. Kaça Kaç ile evlatlarının büyük bir kısmını kara toprağa yaban ellere bırakmış, bir çok yakınını itkin ederek çoğundan bir daha haber alamamış. Geriye dönenler bin bir zorluklarla yeni bir dünya kurmuşlar.Ekonomik nedenlerle bir daha yerinden yurdundan büyük şehirlere ve yurt dışına gitmişler. Acı gurbet ile ikinci kez karşılaşmışlar. Birinci neslin çoğu rahmetlik olmuş, ikinci nesil Allah uzun ömürler versin giderse 3 nesil köyüne çok yabancı kalacak. 3 nesil artık tatilini köyüne değil, İtalya, İspanya, Yunanistan, Tunus, Mısır, Dubai gibi yurt dışına veya Antalya, Alanya, Bodrum, Kuşadası, Marmaris gibi tatil beldelerine gidiyor. Memleket masum ve boynu bükük kalmış.
Artık büyük kanallar açıldı köyde su sıkıntısı yok. Köyümüzü boynu bükük ve yalnız bırakmayalım. Şairin dediği gibi; “Gitmediğin yer artık senin değil. Sahipsiz memleketin batması haktır. Sen sahip çıkarsan batmayacaktır.''
Kaçardoğanşalı köyünün yiğit insanları. Sen Kaçar boyundansın. O boy ki yüz yıllarca bölgede önemli yönetici ve asker olmuş,bölgenin Türkleşmesinde önemli görevler almıştır. İran ve Kafkasya'da 130 yıla yakın süren Kaçar devletini kurmuşlar. Tahranı başkent yapıp, tüm batılı yenileşmelere öncülük etmiş, Ehlibeyiti canı pahasına korumuştur. Bu yüzden ''İmam başı kesen Kaçarlar'' iftirasına uğramıştır.
Her Kaçar köyü insanı köyü ve bölgesi ile irtibatını kesmeyecektir. Bizim köyümüz çevre köylerle (yakın köyler, Tuzluca, Kürt, Terekeme) kız alıp kız vermiş hısım akraba olmuştur. Köyümüz Ermenistan'a sıfır noktada İravan ve Alican sınır kapısına çok yakın konumdadır. Önemli askeri ve stratejik bir konumu var. Karakoyunlu ilçesini en büyük 2 Azeri Türk köyüdür. Bu Misyon ve Vizyonla Kaçardoğanşalı köyü olarak tek yürekten diyoruz ki; “Biz kayıp ederek bulmayı, Çalışarak kazanmayı, Savaşarak ölmeyi bilen bozkırın yağız delikanlısı yiğit savaşçılarımız. Ehlibeyit yolumuz, Hızır yoldaşımız, Hz.Ali Pirimizdir. Horasan'dan beri ilimle, kalemle ve Pusatla bu vatan yollarına düştük. Can verdik can oldık. Oğuz ellerinin yılmaz bekçileriyiz. Türk milletinin asil savaşçı evlatlarıyız. Sefer bizim zafer Allahın'dır.'' diyor.Bu beden bu canda olduğu sürece Sılayı Rahim etmekten geri durmayacağız. Şu pazar günü tüm Kaçar diyarının tüm Alplerine yürekler dolusu selam, sevgi ve hürmetlerimi sunuyorum. Allah'a emanet olun, her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsanız.