Siz rahatınıza bakın... Arabanıza binin, sahillere yatın, denizlere dalın, katınıza kat paranıza para katın, dostlarınızla keyif çatın.
Sen ona “gerizkalı” de! O da sana “gezizekalı” desin...
Senin “kahraman”ın ona göre hain. Senin, “hain”in de, ona göre kahraman...
Yiyene “helâl olsun!”, yiyemiyene “aptal” denilen bir devirde yaşıyoruz.
Sorgulayana, eleştirene “hain” diyorlar artık, mazlumun çığlığına kulak tıkayana, zulmü alkışlayana da “vatansever”...
Akıl sahipleri, düşünenlere hitap eden dini, akıldan kıt, muhakemeden yoksun ve yobazların elinden kurtarmak sana külfetli gelir, konforunu bozar. Sen oturduğun yerden alayına bas kalayı... Nasıl olsa olur olmaz eleştirmenin bir külfeti yoktur.
Sahaya inen, meydana çıkanların samimiyetine dudak bükmeğe devam et, sen oturduğun yerden.
Sen, “Ali haklıydı, Muaviye de haksız değildi” diyenlerden ol, biz göğsümüzü oklara siper ederken.
Güya Ali’den yana olan sen; Ali’nin senin ne övgüne, ne de sahiplenmene ihtiyacı var... Ali olmak; bedel ödemektir! Öyleyse hangi bedeli ödedin?...
Sen, “yetimi itip kakan, yoksulu doyurmayan” dindarın okuduğuna, biz eylemine bakarız. Sen doyduğunda şükredersin, biz doyurduğumuzda...
Ağlamanın bedeli olmadığından, sen ağlayanla ağlamayı iyi becerirsin. Biz, ağlayanın gözyaşını silmeye, gönlünü ferahlatmaya, tebessüm ettirmeye talibiz.
Sen yurdunu, vatanını seven birisi olarak, vatanın bir karış toprağı için bin can feda nutukları çeken, kahraman ecdadınla iftihar eden, şehit cenazelerinde en önde saf tutan, tabut omuzlayan, mersiyeler, ağıtlar, methiyeler okuyan sen; sen bu meccanen işleri iyi beceriyorsun.
Biz, bedeli olmayan, ete kemiğe bürünmeyen işlerden beriyiz.
Bizi, “acı çeken bir mazlumun suskunluğu”nun sesi uykularımızı böler, kulaklarımızı sağır eder.
Senin bu dünyaya taşıdığın “cennet”inde çığlık atan mazlumlar, itilip kakılan masumlar, hakları gasp edilen garibanlar yok.
Sokaklarında aç ve sahipsiz gezen hayvanlar varsa bir beldenin, orada onlar gibi aç ve kimsesiz insanlar da vardır.
Sokağında aç hayvanlar dolaşırken bana merhametten, yardımlaşmadan, hatta insanlıktan ve hele, yaradılanı Yaratan’da ötürü sevdiğinden sakın bahsetme!
Biz değil dostlarımızın, yedi iklim ötede birinin dahi insanlık adına gösterdiği başarıya alkış tutarız. Sen içinde olmadığın, işine gelmeyen, aklının ermediği, yakın çevrendeki her başarıya bir kulp takmayı, hatasına üzülmek yerine sevinmeyi kendine şiar edinmişsin.
Hak etmeyenelere alkış tutmayı bir hayat düsturu hâline getirmiş sen, bizden alkış bekleme!
Senin cehaletinin de bedelini biz ödemek mecburiyetinde kalmasak, kendi yükümüz bize ağır gelmeyecekti. Biz karanlığa bir mum yakanlardanız, ışığı söndürenlerden değil...
Biz derdimizi derman eyledik. Sen reçete aramaya devam et...