Rufat GÜREL

Rufat GÜREL

azer_1964@hotmail.com

Iğdır’ın Son 3,5 Asırda Yaşadığı Sıkıntılar

16 Nisan 2024 - 17:19

Güneşin ilk doğdu, İnsanoğlunun ikinci bir yaşam fırsatı bulduğu, mikro klima iklim özelliği taşıyan, Aras nehrinin suladığı, verimli tarım ovasına sahip, doğal sera, bölgenin tahıl, meyve, sebze ihtiyacını karşılayan ülkemizin ikinci Çukurovası, 3 devlete, sınır, çok önemli stratejik bir konuma sahip, Türk dünyası ve Asya pazarına açılan kampımız, eski İpek yolu üzerindeki serhat şehridir Iğdır.

     Iğdır ili bulunduğu çok önemli stratejik öneminden dolayı sürekli hakimiyet savaşlarının yaşandığı, birçok millet ve medeniyete ev sahipliği yapan bir geçiş bölgesi olmuştur. Iğdır 81 ilin içinde 92 yıl süre ile en uzun süre işgal altında kalan ilimizdir. 24 Oğuz boyu Üçoklar kolu 21 Iğdır boyunun adını almıştır. Iğdır 81 ilimiz içinde yine 24 Oğuz boyundan birisinin adını alan tek ilimizdir. Iğdır Batı Azerbaycan toprakları içinde İravan Hanlığından Türk dünyasının elinde kalan tek kadim Türk yurdudur. Iğdır ili 1828 Türkmençay antlaşması ile Aras nehrinin Güneyinde kaldığı halde Çarlık Rusya’nın işgal edip vermediği tek vatan toprağıdır.

     Iğdır ili son 3,5 yılda 3 büyük deprem, heyelan birçok sel baskınına maruz kalmıştır. Iğdır şehri M.Ö.4000 yıllarında Ağrı Dağının Kuzey yamacı Korhan Yaylasında kurulmuştur. Günümüzden 360 yıl önce yaşadığı büyük Ağrı depremi sonucu eski Iğdır şehri yerle bir oldu. 1664 yılında yaşanan bu korkunç deprem 29 Mayıs’ta yaşanı bir hafta artçı sarsıntılar ve heyelan yaşandı. Hayatta kalanlar Kuzeye ovaya inip şimdiki Iğdır şehrini kurdular. İlk yerleşim Iğdırmava, Sultanabat, Erhacı gibi yerlerde başladı. Şimdiki Iğdır ilinin olduğu yer yer yer bataklık, sazlık, kamışlık, sivrisinek ve sıtma hastalığının kol gezdiği bir yerdi. Çalışkan Iğdır insanı gece gündüz çalışıp arklar, drenajlar açıp, Iğdır şehrini bağ, bahçe haline getirip, yeni yeşil Iğdır şehrini kurdular.

     1664 büyük Ağrı depreminin arasından 176 yıl geçmişti ki 1840 yılında ikinci büyük Ağrı depremi yaşandı. Bu depremde binlerce mal ve can kayıbına yol açtı. Aras nehrinin önü tıkandığı için 4 gün akmadı. Birinci Ağrı depreminde Iğdır Safevi yönetiminde iken 1840 ikinci Ağrı depreminde Iğdır Çarlık Rusya İmparatorluğu işgali altında idi. Iğdır İli 122 yıl aradan sonra 4 Eylül 1962 yılında 3 depremi yaşamıştır. 5,3 şiddetinde olan deprem sonucu 1 can kaybı yaşanmış 5 bin ev hasar görmüş, 25 bin kişi evsiz kalmıştır. Evlerin tek katlı ve kerpiçten olması dolayısı ile can kayıbı az olmuştur.

      Iğdır ili yaşanan bu doğal afetler sonucu 5664 yıllık eski Iğdır şehrini kaybetmiştir. Bir çok mal ve can kayıbına uğramış, çok büyük acı ve sıkıntılar çekmiştir. Iğdır doğal afetlerin zararı yanında siyasi alanda da çok sıkıntılar yaşamıştır. Mensubu olduğu İrevan Hanlığını, Ruslarla süren uzun savaşlar sonucu kayıp ederek, Rus işgaline uğramıştır. Iğdır İrevan Hanlığı hakimiyetinde (1747-1828) yılları arasında 81 yıl kalmıştır.

      Iğdır, (1928-1917) yılları arasında 89 yıl Çarlık Rusya işgalinde kaldı. Bölgede Azerbaycan Türkleri, Terekemeler, Müslüman ve Ezidi Kürtler ile Ermeni halkları yaşıyordu. Ruslar ekonomik ve eğitim alanında hiç bir atılım yapmadılar. Sadece 1895 yılında Aras nehri üzerinde Alican köprüsünü yaparak Iğdır’ı şose bir yol ile Erivan vilayetine bağladılar. Türk ve Müslümanları askere ve memuriyete almadılar. Suçlu gördüklerini “ Gider- Gelmez” denilen Sibirya’ya sürüyorlardı. Son Rus Çarı II. Nikolay’dan dolayı halk bu devre “Nikalay”dönemi diyor.

     1917 Bolşevik İhtilali ile Ruslar, ellerindeki silahları Ermenilere bırakarak, bölgeden asker ve memurlarını çektiler. Osmanlı güçlerine yenilip geri çekilerek, Iğdır üzerinden Ermenistan’a geçen Ermeni çetelerine, bölge insanı “Katağan Ermenisi” diyor. Bu Ermeniler çok acımasız ve tehlikeli idi. Iğdır insanı yüzyıllarca Türkü, Kürdü, Ezidisi ve Ermenisi barış ve huzur içinde yaşadı. 89 yıllık Rus işgali döneminde de pek önemli bir olay olmadı. Ancak Rusların ve Osmanlı askerlerinin bölgeden çekilmesi, Ermenistan’ın 1918 yılında kurulup etnik temizliğe baş vurması, Iğdır ilinin Misak-I milliye dahil edilmeyip siyasi belirsizlik yaşaması, Anadolu’dan gelen “Katağan Ermenilerin” yerli Ermeni ve Ezidileri kışkırtıp iç savaş çıkarması, bölgede yaşayan Türk ve Müslümanların 89 yıl Ruslarca askere alınmayıp savaş usul ve esaslarını bilmemeleri, Iğdır’da çok vahim olayların yaşanmasına sebep oldu. Sözde uygar dünyanın gözü önünde, dar bir havzada, çok büyük insanlık dramı ve soykırım yaşandı.

       Özellikle (1918-1920) yılları arasında yaşanan halk arasında çok büyük travmalara sebep olan o korkunç yıllara bölge insanı “ Kaç Ha Kaç” diyor. Gedikli ( Tavusgün), Oba, Hakmemet, Koçkıran (Dize) gibi yerleşim yerleri olmak üzere bir çok yerde Ermeni güçleri ve Çeteleri Türk ve Müslümanlara büyük soykırım yaptı. Hayata kalan çoğu çoluk, çocuk, yaşlı, kadınlar Azeri Türkleri Güney Azerbaycan’a, Müslüman Kürtler Osmanlıya sığındı

      1916 Rus kaynaklarına göre Iğdır Sancağında 243 yerleşim yerinde 105.000 insan yaşıyordu. Bu nüfusun % 73’den fazlası Türk ve Müslümandı. 1918-1920 yılları arasında bölgede çok büyük soykırım yaşandı. Iğdır insanı sivilleri Güney Azerbaycan ve Osmanlı ya gönderirken elli silah tutanlar Halk Millisleri (Halk Desteleri) kurdular. Bölgede 10 bine yakın Halk Milisleri meydana geldi. Türk- Kürt ortak vatan savunmasına geçtiler. Kahraman ordumuzun da yardımı ile Iğdır 14 Kasım 1920 yılında İşgalden kurtarıldı. Bölgede yaşayan yerli Ermeni ve Ezidi Kürtler Ermenistan’a geçtiler.

      Bölgenin İşgalden kurtarılmasıyla “Kaçgın” olanlar dönmeye başladı. Kargınların yanında İrevan Kaçgınları, Güney Azerbaycan ve çevre il ve ilçelerden gelenlerle Iğdır yavaş yavaş canlanmaya başlandı. Eli silah tutan Iğdırlı kardeşlerimiz vatan savunması için cepheye koştu, geride kalanlar, Ermenilerin yakıp, yakıp virane yaptığı bu vatan toprağını imar edip vatan yapmaya başladılar. Iğdır sınırları kapalı, dar bir havzada, büyük şehir ve pazarlara uzak, nüfusunun % 75 kayıp etmiş, acı, yokluk ve yoksulluğun yaşandığı bir yerdi.

      Iğdır Nahiye merkezi olarak Doğubeyazıt iline, 1928 yılında İlçe merkezi olarak Ağrı iline, 1934 yılında Kars iline bağlandı. 1927 nüfus sayımında Iğdır merkez nüfusu 3716 Iğdır geneli ise 36.000 kişi idi. Bu nüfusun içinde askerler, İrevan ve Güney Azerbaycan’dan gelenler ile çevre il ve ilçelerden gelenlerde dahil. Iğdır 92 yıl işgal altında kalıp nüfusunun 4/3 kayıp etmiştir. Bu vatan toprağına çok büyük bedeller ödemiştir. Iğdır Rus, Türkiye döneminde dar bir havzada sınırları kapalı 162 yıl geçirmiştir. Büyük şehir, pazar ve soydaşlarından uzak kalmıştır.

      Iğdır 1992 yılında Kars ilinden ayrılarak İl merkezi oldu. Aynı yıl Nahçivan Dil Ucu Sınır Kapısı açıldı. Iğdır Ağrı İsyanı, 12 Eylül Sağ-Sol kardeş kavgası ve PKK terörünün sıkıntılarını yaşamış bir ilimiz. Iğdır dışarıya göç verdi dışarıdan çok göç aldı. Sosyolojik yapı değişti. Şehir betona, ranta kurban edildi. Türkiye ve Avrupa’nın en büyük hava kirlisine sahip, sınırımıza yakın eski teknoloji Metzamor Nükleer Santral patlamaya hazır bomba gibi. Tarım alanları yerleşime açılmış bir çok sıkıntıları var.

      Iğdır geleceği olan bir şehir. Sınır kapıları açılırsa  ki ileri de mutlaka açılacak şehir 300-400 bin nüfusa çıkabilir. Şimdiki Iğdır şehri bunu kaldırmaz. Şehrin Güneye dağlık alana kaydırılması lazım. Böylece şehir estetik güzelliğe kavuşur, tarım alanları amacına uygun işlenir, hava kirliliği ve alt yapı sorunu çözülür. Iğdır çok büyük tarım, turizm, hayvancılık potansiyeline sahiptir. İleri de Zengezur koridoru açıldığında Iğdır çok büyük transit geçiş bölgesi ve Lojistik bir yer olacak. Şimdide sıkı çalışıp konaklama, eğlence ve büyük alışveriş yerleri yapmak zorundayız.

      Her Iğdırlının birlik ve beraberlik içinde her türlü ötekileştirmeden uzak durması lazım. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve Iğdırlı olmanın aidiyatı içinde hareket ederek, geçmişten ders çıkarıp aynı hataları düşmemek gerek. Iğdır insanı çok büyük bedeller ödeyip çok büyük acılar çekti. Farklılık zenginliktir ki onu da ancak farklı olanlar anlayabilir. Önümüzde iki seçenek var; ya birlik ve beraberlik içinde bütün zorlukları yenip zengin coğrafyanın refah içinde yaşayan evlatları olacağız, ya da sen, ben, o kavgasına düşüp zengin coğrafyanın yoksul ve yokluklar içinde yaşayan insanları olacağız. Güzel, birlik ve beraberlik, refah içinde yaşayan bir Iğdır’da yaşamak dileğiyle…Tüm Iğdırlı hemşerilerime selam, sevgi ve muhabbetlerimi yolluyorum. Hoşça kalın, dostça kalın.
 

Bu yazı 91 defa okunmuştur.